ZEYNEL'IN SAYFALARINA HOS GELDINIZ

ILGINC YAZILAR


EY TURK KADINI!<

BIRINCI VAZIFEN BULASIK,CAMASIR
VE KOCANA SAHIP CIKMAKTIR.
MEVCUDIYETININ YEGANE TEMELI BUDUR.
KOCAN EN KIYMETLI HAZINENDIR.
SENI BU HAZINEDEN MAHRUM ETMEK ISTEYECEK
KAYNANAN VE GORUMCELERIN OLABILIR.
BIRGUN EVLILIGINI KURTARMAK MECBURIYETINE DUSERSEN,
VAZIFEYE ATILMAK ICIN BULASIK
VE CAMASIRI DUSUNMEYECEKSIN.
BU DURUM ELEKTRIGIN VE SUYUN
KESILDIGI ANDA ORTAYA CIKABILIR.
EVLILIGINE TECAVUZ ETMEK ISTEYEN KAYNANAN VE GORUMCELERIN HAYATTA EMSALI GORULMEMIS,
BIR GALIBIYETIN MUMESSILI OLABILIRLER.
HAYATTA KILIBIK KOCAN ZOR BIR IHTIMALDE OLSA
BASKA KARILARA GOZ DIKMIS OLABILIR.
AILENIZ FAKRU ZARURET ICINDE HARAP
VE BITAP DUSMUS OLABILIR.
EY ASIL TURK KADINI ISTE BU AHVAL VE SERAIT ICINDE DAHI VAZIFEN
YUVANI KURTARMAKTIR. ANASININ KUZUSU OLAN
KOCANI ADAM ETMEK SENIN ELINDEDIR.
IHTIYAC DUYDUGUN MERDANE DOLABIN SOL UST KOSESINDE SAKLIDIR.

Celtic Astrolojisi
Hangi agactan dustunuz?

Celtic astrolojisi agaclara dayaniyormus...... Ona gore dogdugunuz gun,hangi agactan geldiginizi ortaya cikariyor. Iste tarihler ve ozellikleriniz merak icin bir bakin bakalim......!!!!!??????


23-31 Aralik: Elma
1-11 Ocak: Koknar
12-24 Ocak: Karaagac
25 Ocak-3 Subat: Selvi
4-8 Subat: Kavak
9-18 Subat: Sedir
19-28 Subat: Cam
1-10 Mart: Salkimsogut
11-20 Mart: Ihlamur
21 Mart: Mese
22-31 Mart: Findik
1-10 Nisan: Uvez
11-20 Nisan: Akcaagac
21-30 Nisan: Ceviz
1-14 Mayis: Kavak
15-24 Mayis: Kestane
25 Mayis-3 Haziran: Disbudak
4-13 Haziran: Gurgen
14-23 Haziran: Incir
24 Haziran: Hus
25 Haziran-4 Temmuz: Elma
5-14 Temmuz: Cam
15-25 Temmuz: Karaagac
26 Temmuz-4 Agustos: Selvi
4-13 Agustos: Kavak
14-23 Agustos: Sedir
24 Agustos-2 Eylul: Cam
3-12 Eylul: Salkimsogut
13-22 Eylul: Ihlamur
23 Eylul: Zeytin
24 Eylul-3 Ekim: Findik
4-13 Ekim: Uvez
14-23 Ekim: Akcaagac
24 Ekim-11 Kasim: Ceviz
12-21 Kasim: Kestane
22 Kasim-1 Aralik: Disbudak
2-11 Aralik: Gurgen
12-21 Aralik: Incir
22 Aralik: Kayin


Ve aciklamalar

Elma (Ask): Cazibeli, fiziksel olarak dikkat cekici, etkileyici... Hos bir auraya sahip. Flortoz ve maceraperest ama hassas ve her zaman asik bir tip. Sevmeye ve sevilmeye merakli. Sadik ve hassas bir es. Comert. Bilimsel konulara yetenegi var. Bugun icin
yasar. Hayalgucu yuksek.


Disbudak (Hirs): Farkli bir cekicilige sahip, hayat dolu, talepkar, dusuncesizce hareket eden ve elestirilere kulak asmayan biri. Hirsli,akilli, yetenekli, kaderine hukmetmeyi seven, egoist olmaya elverislidir. Ama ona guvenebilirsiniz. Bazen beyni kalbine hukmedebilir. Iliskileri cok ciddiye alir ve sadiktir.


Kayin (Yaraticilik): Iyi bir zevki vardir. Gorunuse ve kendi goruntusune onem verir. Materyalistik sayilir. Hayati ve kariyeri icin cok ve duzenli calisir. Ekonomiktir. Gereksiz risklere girmez.Makul bir tiptir. Diyet ve sporla fizigine dikkat eder.


Hus (Esinlenme): Hayat dolu, etkileyici, elegan, arkadas canlisi,gosteristen uzak, mutevazi,
asiriliklardan hoslanmayan, kaba seylerden nefret eden biridir. Dogal ve sakin bir yasami tercih eder. Fazla tutkulu degildir. Hayalgucu yuksek ve az hirslidir. Sakin ve uygun ortamlar yaratir.


Sedir (Guven): Zarif, her ortama ayak uydurabilen,luksu seven, sagligina dikkat eden, kendine guvenen, baskalarina da biraz yukaridan bakan bakan biridir. Kararli, sabirsiz ve baskalarini etkilemeyi sever.Iyimser ve beceriklidir. Tek ve gercek askini bekler. Cabuk karar verir.


Kestane (Durustluk): Alisilmadik bir guzelligi vardir ama insanlari etkilemek gibi bir derdi yoktur. Adil ve neselidir. Dogustan diplomattir.Cok kolay huzursuzluga kapilir ama her turlu iliskisinde hassastir. Bazen olagandisi davranir. Sevgili bulmakta gucluk ceker.


Selvi (Sadakat): Guclu, fiziksel olarak kasli, her ortama uyabilen,hayatla fazla ugrasmayan, hosnut, iyimser ve meraklidir.Yalnizliktan nefret eder. Kolay kolay tatmin edilemeyecek kadar tutkuludur. Ama sadiktir. Modu cabuk degisir. Kurallara boyun egmez.
Biraz da ukala ve ilgisizdir.


Karaagac (Asil): Musfik, fiziksel olarak duzgun, giyimine dikkat eden,taleplerinde asiriliga kacmayan, insanlara nese verebilen, liderlik etmeyi seven ama kendisi altta olmayi sevmeyen biridir. Durust ve sadik bir estir. Baskalari icin karar vermeyi sever. Comerttir. Pratik zekasi guclu ve iyi bir espri anlayisi vardir.



Incir ( Hassasiyet): Cok guclu, bagimsiz, tartismalara ve zitliklara fazla izin vermeyen, aile hayatina duskun, iyi bir ebebeyn ve hayvanseverdir.Sosyal bir kelebek gibidir. Espriden anlar, aylakligi ve tembelligi de sever. Bencilligi vardir. Akilli ve pratiktir.


Koknar (Gizem): Siradisi bir zevki vardir. Sofistike ve kadirsinastir.Guzel olan her seyi sever. Dikbasli, cabuk mood degistiren, bencil olmasina ragmen kendisine yakin olanlarla ilgilenen biridir. Cok mutevazi oldugu soylenemez. Hirslidir. Memnun edilmesi zor bir sevgilidir.Cok arkadasi vardir. Cunku ona guvenebilirsiniz.


Findik (Olaganustu): Cekici, anlayisli, insanlari nasil etkileyecegini bilen, fazla talepkar olmayan, sosyal hayatta aktif ve girisken hatta dovusken biridir. Populerdir. Psikolojik durumu cabuk degisir. Kaprisli bir asiktir. Ama durust ve esine toleransli davranir. Kusursuz bir yargi yetenegi vardir.


Gurgen (Zevk sahibi): Cool bir guzel. Dis gorunusune ve bakimli olmaya dikkat eder. Zevk sahibidir. Baskalarini kendinden fazla dusunur.Hayati mumkun oldugunca kolay bir hale getirmeye calisir. Disiplinli bir hayat icin kilavuzluk eder. Iliskilerinde kibardir. Farkli sevgililer bulmak ister.Duygulariyla ilgili olarak mutlulugu yakalamasi kolay olmaz.Cogunlukla da baskalarina guvenmez.Kararlarindan da asla emin olmaz.


Ihlamur (Suphe): Hayatin ona getirdiklerini kabul eder. Kavga ve tartismadan nefret eder. Caliskandir, tembelligi ve bencilligi hic sevmez. Streslidir. Yumusak huylu ve merhametlidir. Arkadaslari icin cekinmeden fedakarlik yapar. Becerikli olmasina ragmen bunlari degerlendirmesini bilmez. Mizmizdir. Kiskanc fakat vefalidir.


Akcaagac( Ozgur zeka): Hayalgucu ve orjinalliklerle dolu hic de siradan olmayan biridir. Utangac, hirsli, gururlu, kendine guvenli, yeni deneyimlere ac biridir. Genellikle sinirli ve gergin bir yapisi vardir.Hafizasi kuvvetlidir. Cok kolay ogrenir. Ask hayati biraz karmasiktir.Baskalarini etkilemeyi sever.


Mese (Cesaret): Saglam yaradilisli, cesur, guclu, bagimsiz, tezcanli ve giriskendir. Kendine acima duygusu cok yoktur. Isini sansa birakmayi sevmez. Ayaklarini yere saglam basmak ister. Hareketlidir.


Zeytin: (Erdem):Gunesi, sicak havalari sever. Makul biridir. Kibar duygulari vardir! Agresyon ve siddetten kacinir. Sakin ve toleranslidir. Adalet duygusu gelismistir. Hassas, kiskancliktan uzak bir yapisi vardir. Okumayi ve sofistike insanlarla muhatap olmayi sever.





Cam (Titiz): Uyumlu iliskileri sever. Dinc ve gucludur. Nasil rahat edilebilecegini bilir. Dogal ve hareketli biridir. Iyi bir partnerdir.Cok arkadas delisi degildir. Cabuk asik olur ama atesi cabuk soner. Her seyden kolay vazgecebilir. Ideali bulana kadar hersey gecicidir. Guvenilir ve pratiktir.


Kavak (Tatminsiz): Fazla kendine guvenmeyen, sadece gerektigi zaman cesaretli olan biridir. Arkasinin guclu olmasini ve siki insanlarla muhattap olmasini sever. Cok secicidir. Genellikle yalnizdir. Artistik bir dogasi vardir. Kin tutar. Iyi bir organizatordur. Felsefik takilmayi sever. Ama her durumda guvenilebilir biridir. Iliskilerini de cok onemser.


Uvez (Hassasiyet): Dikkat cekici, nese verici, bencillikten uzak, dikkat cekmeyi seven biridir. Hayata baglidir. Yerine ve duruma gore hem bagimli hem bagimsiz olabilir. Zevklidir. Duygusal, hassas, tutkulu ve artistik ozellikleri vardir. Iyi bir es olur ama cok zor affeder.


Ceviz (Tutku): Garip ve zitliklarla dolu biridir. Egoist ve agresiftir. Beklenmedik tepkiler gosterir. Asi bir ruhu vardir. Spontandir. Cok hirslidir ve hic esnekligi yoktur. Zor ve alisilmisin disinda bir estir.Cok zor begenir.Sadece takdir eder.Cok kiskanc ve tutkuludur.Uyum gostermek icin fazla fedakarlik etmekten de hoslanmaz. Ilginc stratejiler uretir.


Salkimsogut (Melankoli) : Guzel ve cok melankoliktir. Etkileyicidir.Guzel ve zevkli seylere Seyahat etmeyi sever. Hayalperesttir.Kaprisli ama meraklidir. durusttur. Baskalarinin duygularina onem verir.Cabuk etki altinda kalir ama beraber yasanmasi zordur. Talepkardir. Sezgileri de kuvvetlidir. Asikken aci ceker ama demir atabilecegi birini bulabilir.


*********************
simdi de sirf merak icin yakinlarinizi tarihlerine
gore inceleyin iyi eglenceler....

KIKA ILE LUCKY
Kizim Gaye 1986 yilinda Amerika da okurken bir gun yol kenarinda oynayan iki kopek gormus. Iki sevimli kurt kopegi. Biraz bakimsiz kirli ama son derece sevimli iki yavru kurt kopegi. Hemen arabasini durdurup onlari sevmek istemis. Biraz ileride bir kulubeden bir adam cikmis. Onlari satin almak ister misin? diye sormus.
Kizim oldum olasi hayvanlara tutkundur. Tum canlilara karsi yureginde inanilmaz bir sevgi yumagi vardir. Hemen arkadasini bulmus ve yirmi beser dolara iki yavruyu satin almislar. Gaye kendisine ayirdigi yavruyu eve getirmis, yikamis, beslemis ve adini Lucky (Laki) koymus. Lucky sansli demektir. O yavru kopek gercekten de sansliymis cunku yeryuzunde yanina siginacagi ve en iyi bakim gorup en buyuk sevgiyi yasayacagi baska birisini bulamazdi.
Ben Lucky ile Amerika ya kizimi gormeye gittigim zaman tanistim. Daha bes-alti aylikti ve muthis hareketli bir kopekti.

Bir gun kizim evde yokken gazeteyi almak icin posta kutusuna gittigim zaman arkamdan disari cikmak icin kapiyi elleri ile kurcalamis ve kapinin kilidini dusurerek beni karda sokakta birakmisti. Amerika da komsulardan kolayca yardim isteyemezsiniz. Kapilarini caldiginizda acmazlar bile...
Karin altinda epey titredikten sonra kapiyi omuzlayarak kirip iceri girdim. Yaptiginin yanlis oldugunu anlayan Lucky uzun bir sure bir koseye sindi. Cagirdigim bir marangoza kapiya caktigi dort civi icin kirk dolar vermenin acisini bugun bile uzulerek animsarim.
Indianapolis in o uzun karli gunlerinde Lucky i sokaga biraktigimda karlarda deliler gibi kosar ve eve hic girmek istemezdi. Onu eve almak icin ardindan saatlerce kostururdum. Komsularin uyarisi uzerine onu tasma ile gezdirmeye basladim. Kizim bizleri gormek icin Turkiye ye geldiginde tam uc kez onu da yaninda getirdi. Atlantigi uc kez asan Lucky nin kral sofrasi gibi bir gencligi olmustu.
Gaye daha sonra evine bir kedi aldi. Adini Kika koydu. Kika sakin sessiz varligi yoklugu belli olmayan sevimli bir kediydi. Onceleri Lucky den uzak durdu ama kizimin onlari birlikte yasamaya birbirini sevmeye sabirla alistirmasi sonucu birbirlerinden ayrilmaz oldular. Kika geceleri sirtini Lucky nin karnina dayayarak uyumaya basladi. Lucky de onu kendi cocugu gibi yalayarak temizlemeye olmayan pirelerini disleri ile ezmeye calisarak Kika yi ozenle buyutmeye basladi.
Gaye yillar sonra Turkiye ye dondu. Herkes yurt disindan donuslerinde giysiler ev esyalari getirirken kizim gumrukten bir kopek bir kedi ve iki tane papagan ile gectiginde orada bulunanlarin merakli bakislarindan kurtulamamisti.
Kika ile Lucky nin Gaye nin evindeki kral ve kraliceligi Gaye nin evlenmesi ve bir kiz cocugunun olmasi ile bir hayli sarsildi. Kika ve Lucky cok tuy doken ve tuyleri evde ucusan iki sevimli yaratik ama obur tarafta da dunyalar guzeli bir Delfin bebek. Doktorlarin uyarisi uzerine Kika ve Lucky nin eve girmesi yasaklandi. Ikisine de cok guzel iki kulube alindi icleri hali ile dosendi ve bahceye konuldu. Ikisi de durumu protesto ederek bir gun bile kulubelerinde yatmadi. Gelip kapinin onundeki paspasin uzerine Lucky boylu boyunca uzaniyor ve Kika da Lucky nin koynunda sabahliyordu. Kapinin onunde kendilerini sevmek icin egilenlere oylesine huzun dolu bakiyor gozlerini oylesine ustaca kaciriyorlardi ki dayanmak olanaksizdi. Ama caresizlik ama Delfin bebegin sagliginin one cikmasi baska secenek birakmiyordu.
Ben sik sik Lucky yi ziyarete gidiyor onu gezdiriyor tariyor ve ona olan sevgimi gostermeye calisiyordum ama Lucky artik eski Lucky degildi. Kusmus kirilmis kapi onune konulmanin ezikligini icine sindirememisti. Oysa hepimiz onu hic de azalmayan bir sevgiyle seviyorduk ama Lucky kapi onune konulmanin o ezikligini hic uzerinden atamadi. Kika ile birbirlerine daha cok baglandilar.
Yemeklerini birlikte yemeye birlikte gezmeye ve yatarken birbirlerine daha cok sarilmaya basladilar. Lucky ye onu hala cok sevdigimizi fakat Delfin bebegin sagliginin daha onemli oldugunu hic anlatamadik. O evin bas kosesinde yatarken bir gun kapinin onunde yatmaya zorlanmasinin nedenini asla anlamadi ve o huzun dolu bakislari ile hepimizi aglamakli yapti ama caresizdik.
Lucky yi bu yaz Gelibolu nun Cevizli koyune goturdum. Delfin i gezdirirken Delfin in Aki gel diye bagirmasi uzerine zorla ayaga kalkar ve Delfin in arabasinin yaninda, belli etmedigi bir kiskanclik belki kizginlik ile ama sadik bir kopek oldugunu kanitlamak icin zor da olsa yururdu.

Lucky artik yaslanmisti. Arka ayaklari tutmuyordu. En iyi veterinerlere goturuldugu ve en iyi ilaclarla desteklendigi halde Lucky zor ayaga kalkabiliyor ve zor yuruyordu.
Lucky cocuklugundan bugunune dek izlemis biri olarak ben de cok uzuluyordum. Lucky nin canlilarin tumunu bekleyen sondan kurtulmasini beklemek olanaksizdi. Lucky artik hicbir zaman o deli dolu kostugu gunlerine donemeyecekti. En sevdigi ve en cok korudugu dostu Kika ile artik basbasaydi. Yalnizdi ve kuskundu.
Tipki insanlar gibi. Orta caglarda Japonya da ailenin cocuklarini tek baslarina olsunler diye ormanin en karanlik yerlerine birakirlarmis. Cagimizda yasamin yeni kosullari ve zorluklari aileleri parcaliyor ve ayiriyor. Cocuklar bazen cok isteseler de anne ve babalari ile birlikte olamiyor. Amerika da cocuklarinin izlerini kaybeden babalarin annelerin oykulerini okumus cok uzulmustum. Yasayanlar icin yaslandiklarinda yalniz kalmak kacinilmaz bir kader miydi? Gecmisin guzel gunleri doyumsuz asklarin dotluklarin bir daha geri gelmeyecegi bir acili dunya miydi?
Lucky nin dili olsa onunla konusabilsem ona yasamin bu gerceklerini anlatmaya calisir ve ona bu huzun dolu sonu anlayisla karsilamasini ogutlemeye calisirdim. Lucky beni anlar miydi bilmiyorum?
Veterinerler Lucky nin bu kisi cikaramayacagini soyluyor. Yasli ve gucsuz Lucky yi belki bizlerin ona gostermeye calistigi sevgi ona yalniz olmadigini anlatma cabamiz ayakta tutuyor. Ama bunun uzun surmeyecegini saniyorum.
Eger Lucky doganin ona hazirladigi bu kacinilmaz sona bu kis teslim olursa onu ozleyecegimi biliyorum. Ama onu en cok Kika nin ozleyeceginden eminim. Kika nin artik koynunda rahat uyuyacagi, yaninda guvenle dolasacagi bir Lucky si olmayacak.
Yasam bu...
Bir gun hepimiz ozlemler icinde belki de yapayalniz tum bu guzellikleri terk etmeyecek miyiz?






HIKAYELER
BIR KUCUK TEBESSUM (HIKAYE)

Kucuk kiz, huzunlu bir yabanciya gulumsedi. Bu gulumseme
adamin kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava
icinde yakin gecmiste kendisine yardim eden bir dosta
tesekkur etmedigini hatirladi. Hemen bir not yazdi,
yolladi. Arkadasi bu tesekkurden o kadar keyiflendi ki, her
oglen yemek yedigi lokantada garson kiza yuklu bir bahsis
birakti. Garson kiz ilk defa boyle bir bahsis aliyordu.
Aksam eve giderken, kazandigi paranin bir parcasini her
zaman kose basinda oturan fakir adamin sapkasina birakti.
Adam oyle ama oyle minnettar oldu ki. Iki gundur bogazindan
asagi lokma gecmemisti. Karnini ilk defa doyurduktan sonra,
bir apartman bodrumundaki tek odasinin yolunu islik calarak
tuttu. Oyle neseliydi ki, bir sacak altinda titresen kopek
yavrusunu gorunce, kucagina aliverdi. Kucuk kopek gecenin
sogugundan kurtuldugu icin mutluydu. Sicak odada sabaha
kadar kosusturdu. Gece yarisindan sonra apartmani dumanlar
sardi. Bir yangin basliyordu. Dumani koklayan kopek oyle
bir havlamaya basladi ki, once fakir adam uyandi, sonra
butun apartman halki. Anneler, babalar dumandan bogulmak
uzere olan yavrularini kucaklayip, olumden kurtardilar.

Butun bunlarin hepsi, bes kurusluk bile maliyeti olmayan
bir TEBESSUMSUN sonucuydu.


GERCEK SEVGI

Bir gun sormuslar ermislerden birine: "Sevginin sadece sozunu
edenlerle, onu yasayanlar arasinda ne fark vardir?" Bakin gostereyim demis, ermis. Once sevgiyi dilden gonule indirememis olanlari cagirarak onlara bir sofra hazirlamis. Hepsi oturmuslar yerlerine. Derken tabaklar icinde sicak corbalar gelmis ve arkasindanda dervis kasiklari denilen bir metre boyunda kasiklar. "Ermis bu kasiklarin ucundan tutup oyle yiyeceksiniz" diye bir de sart koymus. Peki demisler ve icmeye tesebbus etmisler. Fakat o da ne? Kasiklar uzun geldiginden bir turlu dokup sacmadan goturemiyorlar agizlarina.





En sonunda bakmislar beceremiyorlar, oylece ac kalkmislar sofradan. Bunun uzerine simdi demis ermis, sevgiyi gercekten bilenleri cagiralim yemege. Yuzleri aydinlik, gozleri sevgi ile gulumseyen isikli insanlar gelmis oturmus sofraya bu defa. "Buyurun" deyince, her biri uzun boylu kasigini corbaya daldirip, sonra karsisindaki kardesine uzatarak icirmis. Boylece her biri digerini doyurmus ve sukrederek kalkmislar sofradan iste demis ermis;
'kim ki gercek sofrasinda yalniz kendini gorur ve doymayi dusunurse,o ac kalacaktir. ve kim kardesini dusunur de doyurursa o da kardesi tarafindan doyurulacaktir suphesiz ve sunu da unutmayin, gercek pazarinda alan degil, veren kazanctadir daima.







INSANLIK DERSI (GERCEK HIKAYE)

Unlu Italyan sinema sanatcisi Vittorio de Sicak bir TV
roportajinda anlatiyor :

Italya' da Napoli' nin kenar mahallelerinden birinde,
bir Cafe-Bar da, espressolarimizi iciyoruz.Iceri giren
musterilerden biri, barmene "due caffee, uno sospeso"
(iki kahve, biri askida) diyor, iki kahve parasi
veriyor, bir kahve icip gidiyor, barmen de tezgahin
uzerinde asili duran civiye bir kucuk kagit
asiyor.

Biraz sonra iki kisi iceri giriyor: "due caffee e un
sospeso" (iki kahve
ve bir askida) diyorlar, uc kahve parasi verip, iki
kahve icip gidiyorlar,
barmen gene bir kucuk kagit daha asiyor tezgahin
ustundeki civiye...

Bunun gun boyu boyle surdugu anlasiliyor.
Derken ustu basi biraz eski, pusku, belli ki fakir biri
bardan iceri
girdi, barmene "un caffee sospeso" (askidan bir kahve)
dedi, ve barmenin hazirladigi kahveyi icip, para
odemeden cikip gitti. Barmen de tezgahin uzerine
asmis oldugu kagitlardan bir tanesini asagi indiriverdi...


ARKADAS (HIKAYE)

Savasin en kanli gunlerinden biri. Asker, en iyi arkadasinin az ileride kanlar icinde yere dustugunu gordu.
Insanin basini bir saniye bile siperin uzerinde tutamayacagi ates yagmuru
altindaydilar. Asker tegmene kostu ve:
- Tegmenim. Firlayip arkadasimi alip gelebilir miyim?..
Delirdin mi? der gibi bakti tegmen...
- Gitmeye deger mi?. Arkadasin delik desik olmus. Buyuk olasilikla
olmustur bile.. Kendi hayatini da tehlikeye atma sakin..
Asker israr etti ve tegmen "Peki " dedi.. "Git o zaman.."
Inanilmasi guc bir mucize. Asker o korkunc ates yagmuru altinda arkadasina ulasti. Onu sirtina aldi ve kosa kosa
dondu. Birlikte siperin icine yuvarlandilar. Tegmen, kanlar icindeki askeri muayene etti.. Sonra onu sipere tasinan arkadasina dondu:
- Sana degmez, hayatini tehlikeye atmana degmez,demistim. Bu zaten olmus..
- Degdi tegmenim. dedi asker..
- Nasil degdi? dedi tegmen. Bu adam olmus gormuyor musun?..
- Gene de degdi komutanim. Cunku yanina
ulastigimda henuz sagdi..
Onun son sozlerini duymak, dunyaya bedeldi benim icin..
Ve arkadasinin son sozlerini hickirarak tekrarladi:
- Jim!.. Gelecegini biliyordum!.. demisti arkadasi... Gelecegini biliyordum..


YOLUMUZDAKI ENGELLER..

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun uzerine
kocaman bir kaya koydurmus, kendisi de pencereye oturmustu.
Bakalim neler olacak?.
Ulkenin en zengin tuccarlari, en guclu kervancilari,
saray gorevlileri birer birer geldiler, sabahtan oglene
kadar. Hepsi kayanin etrafindan dolasip saraya girdiler.
Pek cogu krali yuksek sesle elestirdi. Halkindan bu kadar
vergi aliyor, ama yollari temiz tutamiyordu. Sonunda bir
koylu cikageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
Sirtindaki kufeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarildi
ve ikina sikina itmeye basladi. Sonunda kan ter icinde kaldi
ama, kayayi da yolun kenarina cekti. Tam kufesini yeniden
sirtina almak uzereydi ki, kayanin eski yerinde bir kesenin
durdugunu gordu. Acti. Kese altin doluydu. Bir de kralin notu
vardi icinde.

"Bu altinlar kayayi yoldan ceken kisiye aittir" diyordu kral.

Koylu, bugun dahi pek cogumuzun farkinda olmadigi bir ders almisti.

"Her engel, yasam kosullarinizi daha iyilestirecek bir firsattir."



MARANGOZ (HIKAYE)

Yasli bir marangozun emeklilik cagi gelmisti. isveren
muteahhidine, calistigi konut yapim isimden ayrilmak ve
esi, buyuyen ailesi ile birlikte daha ozgur bir yasam
surmek tasarisindan soz etti. Cekle aldigi ucretini elbette
ozleyecekti. Emekli olmak ihtiyacindaydi, ne var ki.
Muteahhit iyi iscisinin ayrilmasina uzuldu. Ve ondan, kendine
bir iyilik olarak, son bir ev daha yapmasini rica etti.
Marangoz kabul etti ve ise giristi, ne var ki gonlunun
yaptigi iste olmadigini gormek pek kolaydi. Bastan savma
bir iscilik yapti ve kalitesiz malzeme kullandi. Kendini
adamis oldugu meslegine boyle son vermek ne talihsizlikti!..
isini bitirdiginde, isveren, evi gozden gecirmek icin geldi.
Dis kapinin anahtarini marangoza uzatti. "Bu ev senin" dedi,
"sana benden hediye". Marangoz soka girdi. Ne kadar utanmisti!

Keske yaptigi evin kendi evi oldugunu bilseydi! O zaman onu
boyle yapar miydi! Bizim icin de bu boyledir. Gun be gun kendi
hayatimizi kurariz. Cogu zamanda, yaptigimiz ise elimizden
gelenden daha azini koyariz. Sonra da, soka girerek, kendi
kurdugumuz evde yasayacagimizi anlariz. Eger tekrar yapabilsek,
cok daha farkli yapariz. Ne var ki, geriye donemeyiz.

Marangoz sizsiniz. Her gun bir civi cakar, bir tahta koyar
ya da bir duvar dikersiniz. "Hayat bir kendin yap tasarimidir"
demistir biri. Bugun yaptiginiz davranis ve secimler, yarin
yasayacaginiz evi kurar. Oyle ise onu akillica kurun


KOVADAKI CATLAK

Hindistan'da bir sucu, boynuna astigi uzun bir
sopanin uclarina taktigi iki buyuk kovayla su
tasirmis. Kovalardan biri catlakmis. Saglam
olan kova her seferinde irmaktan patronun evine
ulasan uzun yolu dolu olarak tamamlarken,
catlak kova icine konan suyun sadece yarisini
eve ulastirabilirmis. Bu durum iki yil boyunca
her gun boyle devam etmis. Sucu her seferinde
patronunun evine sadece 1,5 kova su goturebilirmis.
Saglam kova basarisindan gurur duyarken, zavalli
catlak kova gorevinin sadece yarisini yerine
getiriyor olmaktan dolayi utanc duyuyormus.
Iki yilin sonunda bir gun catlak kova irmagin
kiyisinda sucuya seslenmis. "Kendimden utaniyorum
ve senden ozur dilemek istiyorum." "Neden?..."
diye sormus sucu. "Niye utanc duyuyorsun?..."
Kova cevap vermis. "Cunku iki yildir catlagimdan
su sizdigi icin tasima gorevimin sadece yarisini
yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayi
sen bu kadar calismana ragmen, emeklerinin tam
karsiligini alamiyorsun." Sucu soyle demis.
"Patronun evine donerken yolun kenarindaki
cicekleri fark etmeni istiyorum." Gercekten de
tepeyi tirmanirken catlak kova patikanin bir
yanandaki yabani cicekleri isitan gunesi gormus.
Fakat yolun sonunda yine suyunun yarisini
kaybettigi icin kendini kotu hissetmis ve yine
sucudan ozur dilemis. Sucu kovaya sormus.
"Yolun sadece senin tarafinda cicekler oldugunu
ve diger kovanin tarafinda hic cicek olmadigini
fark ettin mi?... Bunun sebebi benim senin
kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdir. Yolun
senin tarafina cicek tohumlari ektim ve her gun
biz irmaktan donerken sen onlari suladin. Iki
yildir ben bu guzel cicekleri toplayip onlarla
patronumun sofrasini susleyebildim. Sen boyle
olmasaydin, o evinde bu guzellikleri
yasayamayacakti."
* * *
Hepimizin kendimize ozgu kusurlari vardir.
Hepimiz aslinda catlak kovalariz.
Buyuk planda hicbir sey ziyan edilmez.
Kusurlarinizdan korkmayin. Onlari sahiplenin.
Kusurlarinizda gercek gucunuzu buldugunuzu
bilirseniz eger, siz de guzelliklere sebep
olabilirsiniz.
"Insanlarla birlikte buyuseler bile,
kurdun enigi yine kurt olur."


MILLETCE KOTUMSER MIYIZ?

Buyuk gazetelerimizin birinde yonetici semineri veren uzman
Turklerin dunyada en kotumser milletlerden biri oldugunu iddia
etmis. Pesinden kucuk bir test yapmis. Bitisik sozcuklerden
olusan asagidaki cumleyi birkac saniyeligine gosterip yoneticilerden
okumalarini istemis:
"THEGODISNOWHERE"
Katilimcilarin hepsi bu cumleyi:
"THE GOD IS NO WHERE"
diye okumus. Yani "Tanri hicbir yerde degildir" seklinde.
Uzman aci aci gulumsemis... "Tam bekledigim gibi" diye mirildanmis.
Bati ulkelerindeki seminerlerde katilimcilar bu cumleyi soyle
okurlarmis:
"THE GOD IS NOW HERE"
Yani: "Tanri simdi burada"...



KADERIN HIKAYESI

Uzun zaman once bir ulke varmis refah icinde yasayan. Ulkenin refah
icerisinde yasamasinin sebebi iyi yurekli, durust krali imis.Kral zaman
zaman tedbili kiyafet ulkeyi dolasir,halkinin dertlerini dinler,sorunlara
cozum bulurmus.

Gene boyle bir gunde kral dolasirken yolu dag basinda bir gol kenarina
dusmus.Golun kenarindaki agacin dibine cokmus. Ak sakalli bir dede bir
elinde bir kese,digerinde bir kese. Birinden bir tas alip,digerinden aldigi
tasa baglayip gole atiyormus.


Bu is epey bir sure devam etmis ve nihayet bittiginde, dede yoluna devam
etmek uzere ayaga kalkmis ve kralla goz goze gelmis.Kral dedeye sormus;
"Dede butun gun seni izledim,sen ne is yaparsin anlamadim."demis.


Dede kralin sorusunu soyle cevaplamis;"Oglum ben insanlarin kaderlerini
birbirine baglarim."
"Peki en son kimin kaderini birbirine bagladin?"
"Kralin guzel kizi ile usagi Ahmet'in kaderini bagladim." demis ak sakalli
dede.
Kral bu cevabi duyunca dunyasi kararmis. Bir yanda guzeller guzeli apak
biricik kizi,ulkenin prensesi, diger yanda olmamis oglu kadar sevdigi zenci
usagi Ahmet.


Ne yaparim,nasil eder de Ahmet'e bir zarar vermeden bu kaderi bozarim diye
dusunerek sarayin yolunu tutmus.
Saraya gidince hemen sevgili usagi Ahmet'i huzuruna cagirmis.Ve ona;"Oglum
Ahmet sana bir mektup verecegim,bu mektubu alacak ve Gunes'e
gotureceksin."demis.
Krala sorgu sual edilmez.Bicare Ahmet mektubu ve yollugunu alarak dusmus
bilinmez yollara.Dusmus ki ne dusmek.Babasi kadar sevdigi Krali ona bir
gorev vermis ve o bu gorevi yerine getirmeli,ama nasil?


Gunlerce dere tepe demeden yol gitmis.Nihayet yorgunluktan bitkin bir halde
iken gordugu ulu agacin golgesinde dinlenmeye karar vermis ve uykuya
dalmis.Uyandiginda bir de ne gorsun.. agacin az otesinde bir gol..o gol ki
uzerine gunesin aksi vurmus.


"Kralimin dedigi gunes bu olsa gerek"diyerek uzerinde sadece kulotu
kalincaya kadar soyunarak atmis kendini gole. Dibe dogru
yuzmus,yuzmus,yuzmus...Taa dipte,gunesin aksinin tukendigi yerde bir de ne
gorsun..sahane bir hazine sandigi.. almis sandigi cikmis yuzeye..cikmis
ama..Ahmet artik zenci degil bembeyaz bir Ahmet..!Sadece kulotunun oldugu
bolge eski rengini tasiyor.


"Var bu iste bir hikmet "demis ve acmis sandigi.Sandik gercek bir hazine
sandigi,icinde bin turlu mucevherat ile birlikte uzerinde "Gunes'ten krala"
yazan bir zarf.
Ahmet ne yapacagini bilemez hale gelmis bir anda.Yeni rengi ve yasadiklari
ile ulkesine donunce kimsenin kendisine inanmayacagini dusunerek ulkesine
zengin bir tuccar kimligi ile donme karari almis.


Donunce ulkesine,dusleri bir bir gerceklesmis Ahmet'in.Ulkesinin bu
yeni,durust ve yakisikli tuccari ile guzeller guzeli kizini evlendirmeye
karar verince Kral, dunyalar Ahmet'in olmus.
Kral vermis vermesine kizini ama akli da bir yandan usagi Ahmet'de imis.Gel
zaman git zaman damadi ile birlikte bir ziyafet yemeginde iken yere dusen
bir catali almak icin egilince Ahmet,salvarinin kenarindan kaba eti
gozukmus.Bunu goren kral gozlerine inanamamis.Yemek bitip de odasina
cekilecek iken herkez, koridorun sonuna ilerleyen damadinin arkasindan
seslenivermis kral.
"Ahmet!"


Ahmet seneler sonra duyunca gercek adini gayri ihtiyari kendisine seslenen
krala donuvermis ve "Neler oluyor Ahmet evladim,anlat basindan gecenleri
bana"diyen kralina butun olanlari bir bir anlatmis.
Bunun uzerine kral;"Peki Gunes bana bir sey gondermedi mi?" diye sorunca da
hemen odasina kosmus.sandiktan cikan mektubu almis ve krala vermis.Mektupta
su satirlar yer aliyormus..
GUNESE YAZI YAZILMAZ...YAZILAN YAZI ISE BOZULMAZ..!


OSMAN EFENDI

Osman Efendi bir sabah muthis bir bas agrisiyla uyanir.
Ilac alir gecmez. Bir iki gun bekler, agri devam eder.
Doktor cagrilir. Doktor muayene eder, agri kesiciler verir,
gider. Lakin Osman Efendinin bas agrisi artarak surer.
Ustune ustluk bas agrisi yani sira gozleri de yasarmaya baslar.
Baska doktorlar cagrilir... Osman Efendi Usak'in ileri
gelenlerindendir, agriyi kesene servet vaat eder.
Doktorlarin hicbiri agriyi durduramadigi gibi sebebini de
bulamaz. Ev halki birbirine karisir, bas agrisindan geceleri
uyuyamayan Osman Efendiyi Istanbul'a goturmeye karar verirler.
Istanbul'da en iyi doktorlar seferber olur. Rontgenler, beyin
tomografileri cekilir, testler yapilir... Gorunuse bakilirsa
Osman Efendi turp gibidir. Oysa dayanmasi gittikce zorlasan
bas agrisi ve gozyaslari hayati cekilmez hale getirmistir.
Agri kesici ignelerle zor ayakta duran Osman Efendi bu defa da
apar topar yurtdisina goturulur. O devirde Amerika degil Isvicre
moda, Zurih'e gidilir. Haftalarca hastanede kalinir, onlarca
profesor konsultasyon yapar, testler tekrarlanir.
Sonuc:
Osman Efendiye teshis konulamaz. Artik yerinden kalkamayan Osman
Efendiye agri kesici igneler verilir, altmislarini suren adamin
ulkesine donup "dinlenmesi", daha dogrusu son gunlerini -evinde-
gecirmesi tavsiye edilir. Osman Efendi bitkin, aile perisan. "Kader"
denilir, Usak'a donulur. Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatirilir
ve agri kesici ignelerle olumu beklemeye baslar.
Bir gun, hastanin keyfi gelsin diye, Osman Efendinin eski berberi
Berber Mehmet cagrilir. Berber yataktan kalkamayan Osman Efendiyi tiras
ederken, adamcagiz derdini anlatir ve olumu bekledigini soyler.
Berber Mehmet bir an dusunur. ?Beyim? der, ?Sakin sizin burnunuzda kil
"donmus olmasin" Bir bakar, Hah iste der "Kil donmus." Osman Efendinin
saskin bakislarina aldirmaksizin cantasindan cimbizi kaptigi gibi kili
ceker. Ev halki Osman Efendinin koyu ayaga kaldiran cigligiyla odaya
kosar. Berber Mehmet, Osman Efendinin elinden zor alinir ve cimbizin
ucunda tuttugu yirmi santimlik killa kapi disari edilir.
Osman Efendinin kanayan burnuna pansumanlar yapilir, kolonyalar
koklatilir ve yasli adam tekrar yatagina yatirilir. Ertesi sabah Osman
Efendi aylardir ilk defa rahat bir uykudan uyanir. Gozlerinin yasarmasi
gecmistir. Bas agrisindan ise eser kalmamistir. Donen kilin sinire yuruyup
gittikce uzayarak dayanilmaz istiraplara yol actigini doktorlar ancak o
zaman kesfeder. Cozumun bu kadar basit olabilecegi kimsenin aklina
gelmemistir. Sapasaglam ayaga kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet'i cagirtir
ve ona bir servet bagislar.

BU YAZIDAN CIKARTILACAK SONUCLAR :

1. Vergiden turizme, sosyal guvenlikten adalet reformuna kadar Berber
Mehmet efendilerin fikirleri var, dinlemek gerek.

2. Bazen buyuk sorunlarin cok basit cozumleri olur.

3. Burnundan kil aldirtmayanlarin basi cok agriyabilir.







UC SORU

Bir zamanlar bir kralin aklina soyle bir dusunce geldi: "Eger bir
ise ne zaman baslayacagimi; kimi dinleyecegimi ve yapmam gereken en
onemli seyin ne oldugunu bilseydim, girdigim her isi basarirdim."
Aklina boyle bir fikir dusunce, kralligin dort bir yanina, kim
kendisine her is icin en uygun vakti, bu is icin en gerekli kisinin kim
oldugunu ve yapilmasi gereken en onemli seyin ne oldugunu ogretirse ona buyuk
bir mukafat verecegini ilan etti.

Bilgeler kralin huzurunda toplandi, fakat sorulara verdikleri cevaplar
birbirinden tamamen farkli cikti. Ilk soruya cevap olarak; kimileri her
hareketin dogru vaktini bilmek icin onceden gunlerin, aylarin, yillarin
yer aldigi bir takvim hazirlamak ve siki sikiya buna uyarak yasamak
gerektigini soylediler. "ancak boylece" dediler "her sey tam zamaninda
yapilabilir".
Digerleri ise her hareketin dogru vaktine onceden karar
verilemeyecegini, kisinin kendisini bos eglencelere kaptirmayip, hep daha once olmus
olaylari izleyerek en luzumlusunu yapabilecegini iddia ettiler.

Bu defa baska bilginler de kral neler olup bittigine ne kadar ederse
etsin, tek bir kisinin her hareket icin en uygun vakte karar vermesinin
imkansiz oldugunu; kralin, her seyin en uygun vaktini tespitte ona
yardim edecek bir bilge kisiler konseyi kurmasi gerektigini soylediler.

Fakat bu defa da baska bilginler; "Bir konseyin onunde beklemesi
imkansiz bazi seyler vardir, bu islerin yapilip yapilmayacagina ancak tek bir
kisi aninda kara verebilir" dediler. "Buna karar vermek icinse neler
olacagini onceden bilmek gerekir. Neler olacagini onceden bilenler de yalnizca
sihirbazlardir. Dolayisiyla her hareketin dogru vaktini bilmek isteyen,
sihirbazlara danismalidir.

Ikinci soruya da ayni sekilde turlu turlu cevaplar geldi. Kralin en
fazla ihtiyac duydugu, en gerekli kisiler bazilarina gore danismanlar;
bazilarina gore papazlar; bir kismina gore hekimler; daha baska bir
kismina gore ise savascilardi.

Ucuncu soruya, yani en onemli isin ne oldugu konusuna gelince; bazilari
dunyadaki en onemli seyin bilim oldugunu soyledi. Bir kismi savasta
ustalasmak; daha baskalari da dinî ibadet dediler.

Butun cevaplar birbirinden farkli cikinca, kral bunlarin hicbirisini
kabul etmeyip hic kimseye de odul vermedi. Ama halâ dogru cevaplari aradigi
icin, bilgeligiyle unlu bir munzeviye danismaya kara verdi.

Munzevi, hic ayrilmadigi bir agac kovugunda yasar, yanina sade halktan
baskasini kabul etmezdi. Bu yuzden kral ustune sade elbiseler giyerek
kendisini halktan biri gibi gostermeye calisti ve yola dustu.
Munzevinin kovuguna yaklastiklarinda atindan indi ve muhafizini da geride birakip
yola devam etti. Kral yaklasirken munzevi kovugunun onune cicek
tarhlari kaziyordu. Krali gordu, selamlayip kazmaya devam etti. Munzevi mecalsiz
ve zayif birisiydi; kuregini topraga her sokusunda bir parcacik toprak
cikariyor, soluk soluga kaliyordu. Kral yanina gelip soyle dedi.

"Ey bilge munzevi, size uc sorunun cevabini sormak icin geldim. Dogru
seyi dogru zamanda yapmayi nasil ogrenebilirim? En fazla muhtac oldugum,
dolayisiyla digerlerinden fazla ilgi gostermem gereken insanlar kimdir?
En onemli ve her seyden once kendimi verecegim isler nelerdir?"

Munzevi krali dinledi, ama cevap vermedi. Avuclarina tukurup kazmaya
devam etti.

"Yoruldunuz" dedi kral, " Kuregi bana verin de biraz dinlenin."
Munzevi, "Sagolun" diyerek kuregi krala verip yere oturdu. Kral iki tarh
kazdiktan sonra durup sorularini tekrarladi. Munzevi yine cevap vermedi; bu defa
ayaga kalkti, elini kurege uzatti ve soyle dedi: "Biraz dinlenin; bir
parca da ben calisayim." Fakat kral kuregi ona vermeyip kazmaya devam
etti. Bir saat gecti, bir saat daha. Gunes, agaclarin ardindan batmaya
basladi; sonunda kral kuregi topraga saplayip soyle dedi: "Ey bilge
kisi, senin yanina sorularima bir cevap bulmak icin geldim. Eger cevap
vermeyeceksen, soyle de evime gideyim". Munzevi, "Buraya kosarak birisi
geliyor" dedi, "bakalim kim?" Kral arkasina dondugunde bir adamin
kosarak kendilerine dogru geldigini gordu. Adamin karnina bastirdigi ellerinin
altindan kan siziyordu. Kralin yanina ulasinca, kendinden gecercesine
inledi, sonra da bayilip yere dustu. Kral ve munzevi, hemen adamin
ustundeki elbiseleri cikardilar. Karninda buyuk bir yara vardi. Kral
yarayi elinden geldigince yikadi, mendiliyle ve munzevinin havlusuyla
sardi. En sonunda kan durdu, adam kendisine gelince icecek bir tey istedi.

Kral dereden taze su getirip ona verdi. Bu arada aksam olmus hava
sogumustu. Kral, munzevinin de yardimiyla yarali adami kovuga tasiyarak yataga yatirdi. Yataga uzanan adam gozlerini kapatip derin bir uykuya daldi.

Kral, kosusturmadan ve yapmis oldugu islerden oylesine yorulmustu ki
esige coktu ve uyuyakaldi; kisa yaz gecesi boyunca deliksiz bir uyku cekti.
Sabah uyaninca nerede oldugunu, yatakta uzanmis ve canli gozlerle
dikkatle kendisine bakan yabancinin kim oldugunu uzun sure hatirlayamadi. Kralin
uyandigini ve kendisine baktigini goren adam; "Beni affedin" dedi,
zayif bir sesle. Kral, "Sizi tanimiyorum, ustelik affedilecek bir sey
yapmadiniz ki" dedi. "Siz beni tanimiyorsunuz, ama ben sizi taniyorum" dedi adam.
"Ben, kardesimi astirdiginiz ve mallarini elinden aldiginiz icin sizden
oc almaya yemin etmis bir dusmaninizim. Tek basiniza munzeviyi gormeye
gittiginizi ogrendim ve donerken yolda sizi oldurmeye karar verdim. Ama
aksam oldugu halde donmediniz. Ben de sizi arayip bulmak icin pusuya
yattigim yerden cikinca muhafizlariniza rastladim, beni taniyip
yaraladilar. Onlardan kactim, fakat yaramdan cok kan akiyordu. Yarami
sarmasaydiniz kan kaybindan olurdum. Ben sizi oldurmek istedim, siz ise
hayatimi kurtardiniz. Eger yasarsam simdiden sonra en sadik koleniz
olup size hizmet edecegim ve ogullarima da ayni seyi emredecegim. Affedin
beni." Kral, dusmaniyla bu denli kolay baristigi ve onun dostlugunu
kazandigi icin cok mutlu oldu; onu affetmekle kalmayip usaklarini ve
kendi doktorunu gonderip onun tedavisini yaptiracagini soyledi, ayrica
mallarini iade edecegine de soz verdi. Yarali adamla vedalasan kral, kapinin
onune cikip munzeviyi aradi. Gitmeden once, sormus oldugu sorulara cevap
vermesini bir kez daha rica etmek istiyordu. Munzevi disarda, bir gun
once kazmis olduklari tarhlara cicek tohumlarini ekiyordu. Kral ona yaklasti
ve soyle dedi: "Sorularima cevap vermeniz icin size son defa
yalvariyorum!"
Yorgun dizlerinin ustunde comelmeye devam eden munzevi, gozlerini
kaldirip krala bakti ve, "Cevabinizi aldiniz" dedi. "Nasil aldim? Ne demek
istiyorsunuz?" diye sordu kral. "Anlayamiyorsunuz" diye cevapladi
munzevi.
"Dun eger benim dermansizligima acimayip su tarhlari kazmasaydiniz,
gidecek ve su adamin saldirisina ugrayacaktiniz ve yanimda
kalmadiginiza pisman olacaktiniz. Yani en onemli vakit, tarhlari kazdiginiz vakitti;
en onemli kisi bendim ve en onemli isiniz bana iyilik yapmakti. Daha sonra
bu adam yanimiza kosarak geldiginde, en onemli vakit onunla ilgilendiginiz
vakitti, cunku eger onun yaralarini sarmasaydiniz, sizinle barismadan
olecekti. Dolayisiyla en onemli kisi oydu, en onemli is de onun icin
yaptiklarinizdi." "Bundan sonra su gercegi unutmayin: Tek onemli vakit
vardir, icinde bulundugunuz an. O an en onemli vakittir, cunku sadece o
zaman elimizden bir sey gelebilir. En onemli kisi, kiminle beraberseniz
odur, zira hic kimse bir baskasiyla bir daha gorusup gorusmeyecegini
bilemez; ve en onemli is iyilik yapmaktir, cunku insanin bu dunyaya
gonderilmesinin tek sebebi budur


Umursadigim insanlara


Michael herkesin imrendigi biriydi. Her zaman neseliydi ve cevresine hep olumlu seyler soylerdi. Birisi ona nasil oldugunu sordugunda: 'Daha iyi olamazdim' diye yanitlardi. Dogal bir motivatordu. Eger calisanlardan birisi isyerinde kotu bir gun gecirmisse, Michael, ona, durumun olumlu taraflarina bakmasini soylerdi.
Michael'in bu tarzi beni cok meraklandirdi, ve bir gun Michael'a gidip sordum; 'Anlamiyorum! Her zaman nasil bu kadar pozitif biri olabiliyorsun? Bunu nasil yapiyorsun?
Michael yanitladi:'Her sabah kalktigimda kendime diyorum ki: 'Bu gun iki secenegin var: ya iyi bir ruh halinde olabilirsin ya da kotu bir ruh hali! nde, secimini yap. Ben de iyi bir ruh halinde olmayi tercih ediyorum. Kotu bir sey oldugunda, ya kendimi kurban olarak gorebilirim ya da bu durumdan bir sey ogrenebilirim. Ben de bir sey ogrenmeyi tercih ediyorum. Ne zaman birisi bana derdini anlatsa, onu sadece dinleyebilir, ya da hayatin olumlu taraflarini gosterebilirim. Ben de ikincisini tercih ediyorum.
Itiraz ettim:'Hayir bu kadar da basit degil'. 'Evet bu kadar basit', Michael yanitladi ve devam etti: 'Yasam seceneklerden ibarettir. Gereksiz ayrintilari bir kenara biraktiginda her durumun bir secenek oldugunu gorursun. Olaylara nasil tepki verecegini sen secersin. Insanlarin senin ruh halini nasil etkileyecegini kendin secersin. Nasil bir ruh hali icinde olacagini kendin secersin. Hayatini nasil yasayacagin da senin secimine baglidir'.

Mich! ael'in soyledikleri uzerinde uzun uzun dusundum. Bir sure sonra kendi isime baslamak icin isyerinden ayrildim. Birbirimizle temasi kaybettik, fakat hayat hakkinda bir secim yapacagim sirada sik sik onu ve hayata bakis seklini dusundum. Bir kac yil sonra, Michael'in ciddi bir is kazasi gecirdigini duydum. 18 saatlik bir ameliyat ve yogun bakimdan sonra, Michael sirtina yerlestirilmis demir cubuklarla hastaneden taburcu edilmisti. Kazadan 6 ay sonra Michael'i gordum.

Kendini nasil hissettigini sordugumda, 'daha iyi olamazdim, yara izlerimi gormek ister miydin?' diye sakayla karisik yanitladi. Teklifini reddettim, ama kaza esnasinda beyninden neler gectigini kendisine sordum. Michael yanitladi 'Ilk aklima gelen sey yeni dogacak kizimin sagligi oldu. Yerde yatarken iki secenegim oldugunu dusundum. Ya yasayacaktim, ya da olecek. Ben yasamayi t! ercih ettim'. 'Korkmadin mi? Bilincini kaybetmedin mi?' diye sordum.
Michael yanitladi:'ilkyardim gorevlileri bana surekli duzelecegimi soylediler. Fakat hastaneye getirildigimde, doktorlarin hemsirelerin yuzlerindeki ifadeyi gorunce gercekten korktum. Gozleri adeta benim oldugumu haykiriyordu. O anda bir seyler yapmam gerektigini anladim'. 'Ne yaptin?' diye sordum. Michael yanitladi: 'iri cusseli bir bayan hemsire bana surekli sorular soruyordu. Benim herhangi bir seye karsi alerjik olup olmadigi mi sordu. 'Evet, yercekimine karsi alerjim var' diye bagirdim. Gulusmeleri uzerine onlara dedim ki; ben yasamayi seciyorum. Beni olu biri gibi degil canli birisi gibi ameliyat edin!'. Michael hem doktorlarinin yetenegi, hem de inanilmaz tavri sayesinde yasamayi basardi. Her gun hayati dolu dolu yasamak icin secme hakkimiz oldugunu ondan ogrendim. Yasama ola! n tavir ve bakis acimiz her seydir. 'Bu nedenle yarin icin uzulmeyin, birakin yarin kendisi icin uzulsun. Her gecen gunun kendine yetecek kadar derdi vardir'.
Kaldi ki, bugun, dun kaygilandiginiz yarindir.